Hoşlanmadığım bir sorudur: “Karikatür mü
çiziyorsun, hangi gazetede?” Hadi bakalım, cevap ver! Şalom desem, nerede satılır diye sorarlar… “Cemaat
gazetesidir, Yahudilerindir, tirajı azdır, bayilerde bulunmaz” desem, dudak bükerler… Konuştuğum
Milaslıların yaklaşımı ise oldukça farklıydı. Şalom için çizdiğimi öğrenenler gururla
Milas’taki Yahudi yaşamından ve kültüründen söz ettiler. 1960’lara kadar burada
300 aileden oluşan bir Yahudi cemaati yaşamış. Bazıları İsrail’e, bazıları
İzmir’e -İstanbul’a göç etmiş, Milas’ta bugün hiç Yahudi kalmamış. Milas
Belediye Başkanı Muhammet
Tokat bu göçü ekonomik
nedenlere bağlıyor. Yoksa kentte Yahudilere baskı hiçbir zaman söz konusu
olmamış. Tokat’ın
tanıdığı son Yahudi bir doktormuş. O da 80’lerde ayrılmış Milas’tan. “Onun
için yaşam zordu, cemaatinden hiç kimse kalmamıştı; Yahudiler bir arada
yaşamaya alışkındır” tespitinde bulunuyor, ayrılma nedenini sorduğumda.
Araştırmacı-Yazar Nevzat Çağlar Tüfekçi, halen
Milas’ın tarihçesini kaleme almayı sürdürüyormuş. O da Yahudilerle yakından
ilgili. Bu konuda bolca araştırma yapmış. Milas, eski çağlarda Karia denilen ve Yahudilerin yoğun olarak
yaşadıkları bölgenin başkentiymiş. Zaten Milas’ın bir önemli özelliği de
isminin ta Bizans döneminden günümüze hiç değişmeden gelmesidir. Milas’ta
Yahudi nüfusu Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra artmış. 19.yüzyıl sonlarında
kırk-elli kişiden oluşan Yahudi cemaati, Rodos ve diğer Yunan adalarından
gelenlerle birlikte bini aşmış… Milas Yahudilerinin eğitime verdikleri önem
hâlâ dillerde… Tarihçi Prof.Dr. Melek
Çolak, “sinagogun hemen yanındaki Musevi Mektebi’nde 1908 yılında 95
öğrenci mevcuttu” diye yazıyor akademik çalışmasında. Ayrıca Avram Galante’nin ‘Histoire
des Juifs de Turquie’ adlı eserinde “Kızlar Okulu” diye belirttiği
bir bina daha varmış. Galante’ye
göre bireylerin eğitimin yararlarını benimsemesi Milas Yahudi Cemaatini “doğunun
ilkleri” arasına sokmaktaydı. Alliance Israelite Universelle’inkomite
merkezine gönderdiği bir raporda da Milas Yahudilerinin eğitime verdikleri önem
vurgulanmış. (1)(2)
Tüm bu bilgilerle donandıktan sonra ‘merak
virüsü’ ister istemez insanı etkisi altına alıyor. Akşama doğru, hava
serinleyince, Ersin Yeniceli,
Mehmet Nergiz ve kıdemli bir
grafik tasarımcı olan Bülent
Örkensoy’un rehberliğinde kentte minik bir arkeolojik gezi
gerçekleştiriyoruz. Önce, Karikatürlü Ev’in hemen bitişiğindeki Çöllüoğlu Hanı’nı geziyoruz.
Yaklaşık 300 yıllık bu tarihi kervansarayın restorasyon çalışmalarının yıl
sonuna kadar bitmesi bekleniyor. Buranın aslına uygun olarak bir han ve
konaklama merkezi olarak işlev görmesi planlanmış.
Yahudi mahallesi ve mezarlığı
İkinci durağımız Uzunyuva ve Hekatomnos
Lahti. Bütün turistlerin yaptıkları gibi ben de sütunun tepesinde yuva yapmış olan
leylekleri fotoğraflamaya çabalıyorum. 2.400 yıllık bu tarihi mezarın az
ilerisinde eski Yahudi Mahallesi başlıyor. Ersin Yeniceli’nin verdiği bilgiye
göre zamanında bu bölgedeki evlerin tamamı sarı boyalıymış. Bu mahalleyi
restore edip korumaya almak da şimdilerde Milas Belediyesi’nin projeleri
arasında. Ama öncelik Yahudi Mezarlığı’nda!
Halikarnas Mozolesi’nin Roma dönemi kopyası
olan Gümüşkesen Anıtı ile Baltalı Kapı’yı da gördükten sonra, son durağımız ve
asıl merak konumuz olan Yahudi Mezarlığı’na yöneliyoruz. Milas Belediyesi
gerçekten burayı tam bir koruma altına almış. Arazi tertemiz, bazı taşlar
servet avcılarının gayretiyle (!) yerlerinden oynatılmışsa da, çoğu hasarsız
yerli yerinde duruyor. Besbelli ki belediye yetkilileri buranın manevi değerinin
bilincindeler. Nitekim Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat da, görüşmemiz
esnasında bu mezarlığa verdikleri önemi vurgulamadan edemiyor. Mezarlığı baştan
tanzim etmek, açıklama levhaları yerleştirmek istiyorlar ama bilgilerinin kıt
olmasından yakınıyor, İbraniceyi çözemediklerinden hata yapmaktan çekiniyorlar.
Bu konuda İzmir Yahudi Cemaati’yle bir iki kez temas kurulmuşsa da ne yazık ki
müspet sonuç alınamamış. Başkan bu konuda hem duyarlı, hem de çok istekli.
Yahudi kültürünü Milas uygarlığının ayrılmaz bir parçası görüyor ve Yahudi
Mezarlığı’nı düzenlemek için can atıyor. Turhan Selçuk Evi’ne dönüşen Hacı Ali
Ağa Konağı’nı, 1920’li yıllarda Milas’a davet edilen Macar ustalarca yapılan
Macar Evleri’ni, halen restorasyon çalışmaları süren Çöllüoğlu Hanı’nı
gözlerimin önüne getirince Muhammet Tokat’ın bu heyecanına ortak olmaktan
kendimi alamıyorum. Umarım toplumumuzun bu konuda çok duyarlı olduğunu bildiğim
bazı yetkilileri bir an önce bu çağrıya cevap verirler.
Bana gelince, bundan böyle benim için artık
Bodrum’dan önce Milas diye bir ara durak yok artık. Tam aksine, Milas başlı
başına gidilecek, kalınacak çok zengin bir uygarlık merkezi. Üstelik laf
aramızda, Tuzla’daki (Bargilya) salaş balıkçı lokantaları bir başka güzel!
1- Milas
Yahudileri ve Eğitim: Talmud Tora’dan Alliance Israelite Universelle’e
(1851-1934) -Melek Çolak / Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
2004/Cilt 21/Sayı 1
2- Milas
Yahudileri - Melek Çolak / Milas Belediyesi Kültür yayınları No:3, Ümit
Yayıncılık, Ağustos 2003.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder