MİLAS YAHUDİLERİ
Almanyalı’nın(Mehmet Taşkıran’a ait binanın olduğu yer) yerinde eskiden
Yahudilerin tütün deposuydu. Tütün deposunun sahibi İlya Mois’di. Gece birisi
onun boğazını sıkmış orda. Kim olduğu belli değil. Belki bir şeyler koparmak
için yaptı bunu, o kişi. Bilmiyoruz tam olarak. Yahudi tütün deposunun içine
mezar kazdırmış; bana bir şey olursa buraya gömün diye. Bir de Kürt Amedi
vardı. Kabadayı kendisi. Elinde bıçakla dolaşırdı. Yahudileri rahatsız ederdi.
Burada 120 hane Yahudi vardı. Ben onlarla iyi konuşurdum. Şimdi Ülkü
Eczanesinin olduğu yerde, akşam oldu mu, rakı içerdik Yahudilerle. Tavaslı
Bahattin’in(Karadeveci) evinin altında Sarhoş Ömer, Deli Fevzi ve birkaç kişi
daha rakı içiyorlar, sarhoş oluyorlar. Ramazan ayı. O zaman Çingene Mestan
vardı, iki metre boyunda. Bi adım attı mı, bir metre iki ayağının arası. Bi
vurdu mu davula, top sesi gibi, gümbür, gümbür… O zaman, mestan o evin altında
kalıyor. Sahur vakti davul çalındığında, Mestan, davulu şiddetle vuruyor,
amaçları evin üstünde bulunan Hacı Yosef’i korkutmak. Hacı Yosef, pencereden
başını çıkararak, ürkek ve tedirgin bir şekilde, “A be Mestan, aheste aheste
dumbur dumbur…” diyor. “Ne bu?” diyor Yahudi. Aşağıdakiler, “Ramazanos, Türkos”
diyorlar. Yani Türkler’in Ramazanı demek istiyorlar. Bizim Türkler de tekin
değildi, onlara karşı hınzırlık(yaramazlık) yaparlardı. Muzırlık yaparlardı.
Rahat vermezlerdi adamlara.
Yahudilerin çoğunu tanırım. Karabacak, Hacı Yako’nun oğlu Mois, Jack,
Yahudi Mahallesinde bekçilik yapan Aslan… Aslan’la ilgili bir anımı anlatayım.
Camızoğlu bir gün çok içmiş. Sızmış kalmış. Aslan iri kıyım, pala bıyıklı
birisiydi. Aslan bir tabut bulup geliyor, Camızoğlu Cemal’i içine koyuyor.
Tabutu taşımak için de dört kişi bulmuş gelmiş, Aslan. Tabutu taşırlarken,
Aslan, Camızoğlu Cemal’e, “Cemal oğlummm, dokunma başıma, sen artık ölüsün”
diyor. Aslında onu alıp evine götürmek istiyor, Aslan. İçkiden komalık olmuş
bizim Camız.
Yahudiler, ölüleri için hiç ağlamazlardı. Yas tutmazlardı onlar için. Onların
adeti öyleydi. Ölülerini, akşam odlu mu öyle götürürler mezarlığa. Onların
Hamursuz Bayramları vardır. O zaman, sabaha bayram yaparlar. Bayram oldu mu,
hiç biri dükkânını açmaz. Havraya gider, ibadetlerini yaparlar. İbadetlerine
çok bağlıdırlar.
Yahudiler birbirlerine yardım ederler. Onların fakir olanı çok azdır.
Yahudi gençler evlendiğinde, evin bütün çeyizini kız tarafı yapar. 8-10
yaşındaki kız çalışmaya başladığı zaman evleneceği erkek için para biriktirmeye
başlar. Adamın sermayesini kız getirirdi. Yahudilerden biri zora girdi mi;
diğer Yahudiler kendi aralarında para toplar, onun tekrar işini düzene koyması
için yardımcı olurlardı. Onlar da böyle iyi yardımlaşma-dayanışma örneği vardı.
Üç sarraf vardı o zaman Milas’ta. Üçü de Yahudi’ydi. Biri Nissim Nitrani, biri
Marco Siyman, biri de Hacı Jack’tı. Hem susam, pamuk alırlar, hem altın
satarlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder